Ebeveynlik Tarikatı
Hastanedeyiz. Oradamdan buramdan kablolar sarkıyor. Elimde kalın kitap uyuyakalmışım, ağzımdan salyalar akıyor. Kitabın adı "The Baby Book". Tüm cevaplar orada sanıyoruz. O kitabı da hatmedersek her şeyi çözeriz. Bu daha birinci gün.
Hamile olduğumu öğrendiğimde elime ilk geçen kitap “Attachment Parenting” kitabı. Ebeveynlik hakkında en ufak bir fikrim yok, kendimi anne olmaya hazır filan hissettiğim yok, hatta ömrümde daha önce bir bebek tutmuşluğum yok. “Tamam” dedim. Bu, benim kılavuzum olsun.
Yöntemler faydalı, birçok açıdan yenilikçi. Hem benim içinde bulunduğum "mahalle"de düstur bu.. Hemen benimsedim. Bir süre sonra alttan alttan bir şey beni dürtmeye başladı. Kitabın yazarı, nam-ı diğer "anneliği yeniden yaratan adam", iç sesim kılığına girmiş, “şunu bunu” yapmazsan güvenli bağlanmayı unut, diyordu. Yenilikçi olanın muhafazakarlığını gördüm. Emzirme, doktor, aşı, besleme, alışveriş, okul, oyun hepsi o aynı paketin içinde geliyordu, hani doğumdan da önce gelen paketin. Birine tik atmazsan aforoz edilebilirdin. Mahallenden atılmakla kalmazdın, bütün bunlar seni anında, güvenli bağlanamamanın korkulu dağlarına gönderirdi. Oysa daha yeni gelmiştin. Bir soluklansaydın.
Burada kadınlara ve çocuklara yer yok, sayın seyirciler. Varsa yoksa birtakım adamlar, akımlar ve kurumlar. Tüm “parenting”ler birilerini öbeklerken birilerini dışarıda bırakıyor. Toplumsal cinsiyet ise gizli bir ajan değil, sadece fark edilmeyecek kadar aleni.
Kadın anne olunca, nesnenin nesnesi. “Tamam hallediyorsun, yeterince iyisin” demiyor kimse. Hep dahasını yapman lazım. Sen zaten kafanın içinde bir milyon adım geridesin. Boyuna suçluluk duyuyorsun. Hep o dağda dolanıyorsun. Dağdan daha öte dağ yok.
Geçtiğimiz ay Travmaya Duyarlı Yoga eğitiminde konu “bağlanma teorisi”ne geldiğinde aklımın kenarında köşesinde kalanlar da bir bir ortaya çıktı. Ebeveynlik şov dünyasında ne kadar sıkıştığımı yeniden anladım. Neyse ki Sevcan (Uysal) "yeterince iyi"yi hatırlattı.
Belirli kılavuzlardaki belirli araçları öğrensek, o araçlarda usta olsak, o araçların kimliğine bürünsek, o zaman her şey tamam sanıyoruz. Gel gör ki, bağlanma böyle hazır setlerle gelmiyor.
Gordon Neufeld ve Gabor Mate'nin "Çocuklarınıza Tutunun" kitabında bir yerde şunu diyor: "Dar bir bakış açısı benimseyerek ne yapmamız gerektiğine odaklandığımızda, çocuklarımızla aramızdaki bağlanma ilişkisinin önemini ve bu ilişkinin eksikliklerini gözden kaçırabiliriz. Ebeveynlik her şeyin ötesinde bir ilişkidir, edinilmesi gereken bir beceri değil. Bağlanma öğrenilmesi gereken bir davranış değil, kurulması gereken bir ilişkidir."
İlişki. Yani hareket eden bir şey. Kıvrılan. Soluk alan. Yani bize özgü. Yani yapmakla ve satın almakla ilgili değil; olmakla ilgili. Yani zaman zaman kötü, yorgun, bozuk. Yani natamam ve "yeterince".
Kopan yerlerden tutmak var yani, yeniden buluşmak var. Hiçbir şey için geç değil.
Dağdan ötesi yoksa da, dağda başka kimler var? Orada, o dağın tepesinde, bütün bu adamların ve onların yarattığı sistemlerin sisi aralandığında, orada başka kimler var?
Fotoğraf: Austin Neill
Comentarios